İş Kanunu, işçi ile işveren arasındaki iş ilişkisini düzenleyen, çalışma hayatının “oyun kurallarını” belirleyen temel yasadır. Çalışanın günde kaç saat çalışabileceğinden fazla mesainin nasıl hesaplanacağına, yıllık izin sürelerinden işten çıkarma süreçlerine, iş sağlığı ve güvenliğinden ücret ödemelerine kadar çok geniş bir alanı kapsar. Bu yönüyle İş Kanunu, hem çalışanların hem de işverenlerin günlük hayatına doğrudan etki eder.
Öncelikle İş Kanunu; “işçi” ve “işveren” kavramlarını tanımlar. Ücreti karşılığında bağımlı şekilde çalışan kişi “işçi”, onu çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ise “işveren” olarak kabul edilir. Aralarındaki ilişki, yazılı veya sözlü yapılabilen iş sözleşmesi ile başlar. Özellikle belirsiz süreli iş sözleşmelerinde, ileride yaşanabilecek uyuşmazlıkların önüne geçmek için sözleşmenin yazılı yapılması ve çalışma koşullarının (iş tanımı, ücret, çalışma saati, yan haklar vb.) açıkça belirtilmesi büyük önem taşır.
İş Kanunu’nun en çok merak edilen konularından biri çalışma süreleridir. Genel olarak haftalık normal çalışma süresi 45 saattir ve bu süre çoğu iş yerinde haftanın günlerine bölünerek uygulanır. Bu sürenin üzerinde yapılan çalışmalar ise “fazla çalışma” veya “fazla sürelerle çalışma” olarak kabul edilir ve daha yüksek ücretle (zamlı) ödenmek zorundadır. Fazla mesai yaptırırken işçinin onayı, günlük azami çalışma sınırları ve yıllık toplam fazla mesai sınırları gibi hususlar da kanunla düzenlenmiştir.
Bir diğer önemli alan, yıllık ücretli izin hakkıdır. İş Kanunu’na göre, aynı işyerinde belirli bir süre (genellikle en az 1 yıl) çalışan işçilerin yıllık ücretli izin hakkı doğar. Bu izin gün sayısı, çalışanın kıdemine göre artar. Örneğin uzun süre aynı işyerinde çalışan bir işçi, daha fazla yıllık izin hakkına sahip olur. Yıllık izin, çalışan için yalnızca bir “ayrıcalık” değil, kanunla güvence altına alınmış bir haktır; vazgeçilmesi veya ücret karşılığı tamamen devredilmesi mümkün değildir.
İş Kanunu, ücret ödemeleri ve ücretin korunması konusunda da işçiyi koruyucu hükümler içerir. Ücretin hangi aralıklarla ödeneceği, sigorta bildirimlerinin yapılması, asgari ücretin altına düşülmemesi, ücret kesintisi cezalarının sınırları gibi hususlar, kanunda ayrıntılı şekilde ele alınır. Ayrıca işçiye ait alacakların (kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kullanılmayan izin ücretleri vb.) ne şekilde hesaplanacağı ve hangi şartlarda ödeneceği de İş Kanunu ve ilgili mevzuatla belirlenmiştir.
İş ilişkisinin en kritik noktalarından biri de iş sözleşmesinin sona ermesi sürecidir. Fesih, hem çalışan hem de işveren açısından ciddi sonuçlar doğurur. İş Kanunu, fesihte uyulması gereken ihbar sürelerini ve şartlarını düzenler. Örneğin işveren, belirsiz süreli bir sözleşmeyi feshederken, çalışanın kıdemine göre değişen ihbar süresine uymak zorundadır; aksi halde ihbar tazminatı gündeme gelir. Benzer şekilde, haklı fesih nedenleri (örneğin ücretin ödenmemesi, işçinin ağır kusurlu davranışı, sağlık ve güvenlikle ilgili durumlar) kanunda tek tek sayılmıştır.
İş Kanunu ayrıca iş sağlığı ve güvenliği konusunda da temel çerçeveyi koyar; daha detaylı hükümler iş sağlığı ve güvenliği mevzuatıyla düzenlense de, işverenin güvenli bir çalışma ortamı sağlama sorumluluğu, koruyucu ekipman, eğitim, risk analizi gibi yükümlülükleri, kanunun çizdiği çerçeve içindedir. İş kazaları ve meslek hastalıkları durumunda, işverenin sorumluluğu; hem İş Kanunu hem de sosyal güvenlik mevzuatı kapsamında değerlendirilir.
Çalışma hayatında son yıllarda sıkça duyduğumuz kavramlardan biri de iş güvencesi ve işe iade davalarıdır. Belirli sayıda çalışanın üzerinde işçi çalıştıran ve belirli şartları sağlayan işyerlerinde, işçinin geçerli bir sebep olmaksızın işten çıkarılması halinde işe iade davası açabilmesi mümkündür. Bu durum, İş Kanunu’nun çalışanı keyfi feshe karşı koruma amaçlarından biridir.
İş Kanunu, yalnızca çalışanları koruyan bir metin değildir; aynı zamanda işverenin haklarını ve işletmenin disiplinini korumayı da amaçlar. İşçinin işini gerektiği gibi yapmaması, iş disiplinini bozması, işverene zarar vermesi gibi durumlarda işverene fesih dahil çeşitli haklar tanır. Burada amaç, tek tarafı güçlü kılmak değil, iş ilişkisinde dengeli bir yapı kurmaktır.
Sonuç olarak İş Kanunu, iş yaşamının temel kılavuzudur. Çalışanlar için, haklarını bilmeden iş hayatına devam etmek ileride telafisi zor kayıplara yol açabilir; işverenler için ise kanuna aykırı uygulamalar ciddi idari para cezaları, tazminatlar ve itibar kaybıyla sonuçlanabilir. Bu yüzden hem çalışan hem de işveren için, en azından İş Kanunu’nun temel hükümlerine hâkim olmak, ihtiyaç duyulduğunda ise bir hukuk uzmanından destek almak büyük önem taşır.